06-02-2020, Saat: 20:52
Bandle Şehri'nin dışındaki dünya, çoğu yordle gibi Tristana'yı da büyülerdi. Dünyanın her yerine seyahat eder, karşılaştığı yerlere, kişilere ve canlılara hevesle ve hayranlıkla bakardı. Sadece yordle'ların bildiği gizli yolları kullanarak maddi dünyayı çoğunlukla kimseye görünmeden karış karış gezmişti.Kuzey göğünün çiçek dürbünü gibi renk renk ışıkları altında, sularda yüzen buz parçaları üzerinde yürüyerek göç eden buz trolleri gibi nefes kesici manzaralara şahit olmuştu. Denizleri altüst eden donanma savaşlarında, savaş gemilerinin birbirlerine açtığı ateşi hayretle seyretmişti. Koskoca orduların güneyin sonsuz kumları üstünde aynı anda, uyumla hareket etmesi onu şaşkınlık içinde bırakmıştı. Bu kavramlar bir yordle'a son derece yabancıydı!Ama Tristana'nın kaygısız gezileri, bir Bandle ormanının yok edilişini gördüğü gün sona erdi. Bandle ormanları çevrelerinde yetiştikleri geçitlerin büyüsüyle dolup taşan, yordle'lara dünyadan korunabilecekleri güvenli bir sığınak sağlayan yerlerdi. Yaprakların arasından sızan güneş ışığının altında uyuyakalan Tristana, çevresindeki ağaçların yanmaya ve devrilmeye başlamasıyla uyandı. Zırhlı yağmacılardan oluşan bir bölük, etrafı karanlık enerjilerle çevrili bir büyücünün liderliğinde ormanı baltalarla ve ateşle talan ediyordu.Tristana dehşet içinde saklandı. Büyücü, gücünü Bandle ormanının kalbindeki geçide odaklayarak son bir büyülü söz söyledi. Kulakları hâlâ acıyla çınlayan Tristana, geçidin bir daha açılmamak üzere çöküşüne şahit oldu. Bu yıkımın dalgaları Bandle Şehri'nde bile hissedildi ve yordle'ları büyük bir üzüntüye gark etti.Tristana daha önce ne bu kaybın acısına ne de olaylara karşı çıkmadığı için hissettiği suçluluğa benzer hisler yaşamıştı. Böyle feci şeylerin bir daha olmasına izin vermeyecekti. O anda, hayatını tüm Bandle ormanlarını ve diğer yordle'ları korumaya adadı.Tristana, fanilerin değerli buldukları şeyleri nasıl koruduklarını sık sık şaşkınlıkla gözlerdi. Parlak metalleri ve taş duvarları neden emniyete almak istediklerini çözemese de yöntemlerine saygısı vardı. Onları taklit etmeye karar verdi. Diğer yordle'lar onun Bandle Şehri sınırlarında ciddi bir yüzle, her tehlikeye karşı tetikte devriye gezmeye başlamasını merakla seyrediyordu. Tristana yemeğine “tayın” demek, dinlenme ve eğlenme saatlerini kesin sınırlarla belirlemek gibi huylar edinmişti.Ama bir şeyler eksikti. Yolculuklarında pek çok güçlü icat görmüştü. Bunların arasında Bilgewater'ın barutlu topları da vardı. Değerli metallerden yapılma disklerden toplamaya başladı ve yeterince toplayınca o toplardan ilham alan, ufak tefek bedenine uygun bir ateşli silah sipariş etti.Buruk bir gülümsemeyle, silahın adını Topatan koydu.Tristana o günden beri Bandle ormanlarını sayısız tehdide karşı savundu. Yılan Adalar'ın tropik ormanlarında, adaların yerlisi Buhrularla Valoranlı define avcıları arasındaki bir kapışma gizli bir geçide fazla yaklaşmaya başladığında, Topatan'ı patlata patlata aralarına daldı ve iki taraf da canını kurtarmak için kaçmak zorunda kaldı. Shurima'nın sınırındaki alev alev yanan çöllerde, Hiçlik'ten gelen bir dehşet yaratığı gizli bir Bandle ormanı olan bir vahayı yemeye başlayınca yaratığı boğazından aşağı attığı patlayıcı bir gülleyle öldürdü.Tristana, Bandle Şehri'nde yavaş yavaş efsaneleşti. Son zamanlarda bazı yordle'lar onu taklit etmeye, disiplinli hareketlerini kopyalamak için uğraşmaya (ama becerememeye) başladı. Hatta bazıları, sürekli Tristana'nın onayını kazanmaya çalışan zıpçıktı mucit Rumble'a, Topatan'a benzer silahlar yaptırdı. Tristana bu durumu epey utanç verici bulsa da Bandle Şehri'ne açılan yolları koruyacaklarsa bu işin doğru düzgün yapılması gerektiği sonucuna vardı. Böylece bu acemileri eğitmeye başladı. Kendilerine Bandle Topçuları adını verdiler.Yine de Tristana'yı hem Bandle ormanlarını korumak hem de yeni (ve epey sinir bozucu) çömezlerinden uzaklaşabilmek için sık sık yabanıl alanlarda tek başına devriye gezerken bulmak mümkün.