VnexTR: Bilişim Forumu

Tam Versiyon: Tryndamere Hikayesi
Şu anda arşiv modunu görüntülemektesiniz. Tam versiyonu görüntülemek için buraya tıklayınız.
Tryndamere hayatta kalmanın zorluklarını dünyaya gelir gelmez öğrendi. Klanının yaşadığı tundraların donuk toprağı asla tam olarak çözülmezdi. Klan hem Freljord'un eski ilahlarına hem de üç kız kardeşlere saygı gösterirdi ama en yürekten bağlı oldukları, tundrayı sık sık altüst eden bir doğa ruhuydu: kuvvetli ve öldürülemez bir kocadiş. Zırh yapmak için gereken hammaddeler az olduğundan, klan kaynaklarını ilahlarının uzun dişlerinden ilham alan kılıçlar yapmak için kullanıyordu.Tryndamere'in halkının dayanıklılığı ve düellolardaki becerisi zamanla efsanevi bir hal almıştı. Akına gelen diğer kabilelere karşı durabiliyorlar, dağlarda yaşayan devasa hayvanları avlayabiliyorlar, güney sınırından içeri sızmaya çalışan Noxus'luları geri püskürtebiliyorlardı. Tryndamere de büyüdükçe atılgan ve dişli bir savaşçı olmuştu ama gücünün asıl sınavını, zulüm dolu bir karakış gecesi verdi. Doğudan, öncekilere hiç benzemeyen bir fırtına gelmiş, beraberinde buz gibi soğuk bir karanlık ve dolunayın ışığında silueti belli olan, dev cüsseli, boynuzlu bir yaratık getirmişti.Klanın bazı üyeleri, bunun taptıkları ilah olduğunu düşünerek diz çöktü. Bu yaratık çevresine kadim büyüler yayıyordu ama Freljord'a ait değildi... ve ilkin, önünde diz çökenlerin canını almıştı.Tryndamere olanları korku içinde seyretti. Bu işgalcinin zalim, yaşayan kılıcına baktıkça içi delice bir şiddet arzusuyla doluyordu. Gözünü kan bürüdüğünden mi, başka bir deliliğe tutulduğundan mı bilinmez ama Tryndamere de kendi kılıcını kaldırıp haykırarak meydan okudu.Karanlıklar içindeki yaratık onu elinin tersiyle böcek gibi bir kenara itti.Tryndamere kandan neredeyse siyah olmuş karların üstüne, ölülerin arasına yığıldı. Son nefesini vermek üzere olduğunu düşünürken yaratık onun yanına yaklaşıp bir şeyler söyledi. Tryndamere, çok eski bir dilde söylenen bu garip kelimeleri aklında tutmaya çalıştı ama genç savaşçının canı yavaş yavaş çekilirken hafızasına kazınan yaratığın kahkahası oldu.Tryndamere o gece ölmedi. Daha önce benzerini hiç yaşamadığı bir öfke onu yeniden ayağa kaldırdı. Hem klanının yok edilmesinin hem de savaşçı onurunun lekelenmesinin intikamını alma niyetiyle doğu ufkuna baktı.Ancak tundra, ona öç şansı tanımadı. Saldırıdan sağ çıkanlar olmuştu. Tryndamere onları barındıracak birilerini bulamazsa çok uzun yaşayamazlardı. Güneyde Noxus'lular, kuzeyde Buz Muhafızları vardı. Doğudansa o korkunç yaratık gelmişti. Batıda, bazı kabilelerin Avarosa'nın yeniden dünyaya gelmiş hali olduğu iddia edilen bir kadının çevresinde toplandığı söyleniyordu. Tryndamere bir zamanlar böyle hayal ürünü dedikodulara kulak asmazdı ama artık tek çıkar yolun oraya gitmek olduğunu biliyordu.Tryndamere'le halkından geriye kalan bir avuç insan, vadiye dilenciler kadar yoksul bir halde ulaştı. Genç savaşçı zihnini rahat rahat intikama verebilmek için klanının değerini kanıtlayıp Avarosaların liderinin korumasına girmelerini sağlamaya kararlıydı. Diş kılıcını çekip en yatkın olduğu işe girişerek herkesi düelloya davet etmeye başladı. Acımasız yaratığı gözünün önüne getirip onun hâlâ kafasının içinde yankılanan kahkahasını aklında tutarak karşısına çıkan herkesi kolayca yendi.Tryndamere'in benzeri görülmemiş hiddeti Avarosaları fena halde huzursuz etti. Kuzeyli savaşçılar da iki dövüş arasında hızla iyileştiğini fark etmişlerdi. Aralarında yaşayan Buzdoğanların aksine Tryndamere ne kadar çok öfkelenirse vücudu o kadar çabuk iyileşiyordu. Pek çok kişi klanının garip, doğaya aykırı büyüler yaptığından şüpheleniyordu. Tryndamere'in değerini kanıtlamak için kurduğu plan, halkının herkes tarafından kabul görmesine engel olmaya başlamıştı.Fakat Avarosaların hepsi Tryndamere'e cephe almış değildi. Kabilenin Savaş Anası Ashe, politik bir evlilik yaparak konumunu güçlendirmek istiyordu. Onunla evlenmek ve onu yerinden etmek için sürekli meydan okuyacak savaşçılara karşı koyabilecek bir eşe ihtiyacı vardı. Yakışıklı barbarla tanışınca fırsat bu fırsat diyerek Tryndamere'e ilk ve tek yeminlisi olursa klanının Avarosalara katılabileceği sözünü verdi.Tryndamere Ashe'le vakit geçirdikçe, fısıltılarla dolaşan söylentilere inanmaya başladı. Ashe gerçekten de kutlu Avarosa'nın yeniden beden bulmuş haliydi. Genç kadının düşünceli liderliğinin ışığında hiddetini dizginlemeyi öğrendi ve aralarında gerçek bir sevgi gelişti.Ancak Tryndamere Ashe'in seçilmiş savaşçısı olsa bile geleceğinden emin değil. Barbar kral, Freljord'un geleceğinde savaş olduğunu çok iyi bildiği halde yine de kişisel intikamını alma tutkusundan vazgeçemiyor ve kaderinin kraliçesinin yanında kalmak olup olmadığını merak etmeye başlıyor.